17 Ocak 2022 Pazartesi

Türk Hukukunda Uzlaşma ve Uzlaştırma Kültürü

 



Uzlaşma hukuki anlamda hayatımıza nispeten yeni yerleşen bir olgu olmasına karşın, Türk toplumsal yaşamına hiç te uzak olmayan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.  Bu nedenle öncelikle “uzlaşma” kavramı ve “uzlaştırma” kavramının Türk kültürü içindeki yeri ve önemi üzerinde durulacaktır.

Uzlaşma, sözcük anlamı olarak: TDK’da “Aralarındaki düşünce veya çıkar ayrılığını, karşılıklı ödünlerle kaldırarak uyuşmak, karşılıklı anlaşmak ve mutabık kalmak, antant kalmak” şeklinde tanımlanmaktadır.

Hukuki anlamda ise Uzlaşma, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda: “iletişim süreci sonunda varılan anlaşmayı ifade ederken, uzlaştırma tarafların katıldığı sürecin bizzat kendisini ifade etmek için kullanılmaktadır.”

Her iki tanım ele alındığında uzlaşma; taraflar arasındaki uyuşmazlığın, gerektiğinde karşılıklı ödünler vererek, bir orta yolun bulunması, zararın telafisi, anlaşmazlığın ortadan kaldırılması şeklinde tanımlanabilir. Söz konusu tanımlar, analiz edildiğinde; uzlaştırmanın, hukuksal boyutunun yanında iletişim ve kültürel yönünün de bulunduğu hatta olmazsa olmazlarından biri olduğu görülmektedir. 

Uzlaşmanın, başarıya ulaşmasında birincil öğe, iletişimdir. Bu bağlamda uzlaşmayı ancak, karşılıklı konuşmayı bilen, empati yeteneği olan ve aynı zamanda iyi bir dinleyici olan bireyler yapabilirler.

 Nitekim Napolyon bir sözünde: 

“Her şeyi konuşabilen insanlar, her şeyin üstesinden gelebilirler.” der.  

Bu noktada uzlaştırma sürecini idare eden, uzlaştırmacının da hukuki bilgisinin yanında hangi niteliklere ve donanımlara sahip olması gerektiğinin ipuçları ortaya çıkmaktadır.

Uzlaşmanın başarıya ulaşmasında ikinci öğe, söz konusu toplumun kültürüdür. Dahası, uzlaşının kültür içerisindeki yeri, konumu ve sorunların çözümündeki etkinliğidir. Toplumsal yaşamın içerisinde her düşünceden, inanıştan, kültürden bireylerle birlikte yaşıyoruz. Şüphe yok ki toplumsal yaşamın bir gereği olarak, kimi zaman problemlerimiz/sorunlarımız da ortaya çıkabilir. İşte bu sorunların çözümü aşamasında kişinin sosyal ilişkilerinde uzlaşı kültürü içinde hareket etmesi gerekir. Bu noktada uzlaşma, kaybet/kaybet yerine kazan/kazan ilkesinin egemen olduğu, aklı kullanmanın ve başkalarının da aklından istifade etmenin yollarından biridir.

 Hukuki literatürde uzlaştırma, İngiliz anglo-sakson hukuk sisteminde ve uzak doğu ülkelerinden Japonya örneğinde karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Japon hukuk sistemi, büyük oranda uzlaştırma süreci içerisinde yürütülmektedir. Türk hukuk sisteminde ise uzlaştırma müessesi; özellikle adli yargıdaki iş yükü, adli personel yetersizliği, süregelen davaların uzun yıllar sonuçlandırılamaması, dava sürecinin taraflara, devlete maliyeti vb. nedenlerle bir alternatif çözüm yöntemi olarak görülmüş ve uygulamaya geçirilmiştir. Özellikle yerelde “İzmir modeli” olarakta bilinen birçok başarılı örnekler başta olmak üzere, ülke genelinde çok kısa zamanda oldukça olumlu sonuçlar alınmaya başlanmıştır.

 Uzlaştırma sürecinin hukuk sistemimizde oldukça kısa süreli bir geçmişe sahip olmasına karşın, denilebilir ki bu maya hem hukuk sistemimizde hem de Türk toplum yapısında tutmuştur. Hatta filmlere konu olmuştur.😊


https://youtube.com/shorts/mwzOh8rORIM?feature=share


Bu bağlamda, uzlaşma ve uzlaştırma sürecinin Türk toplum yapısındaki kökleri üzerinde de durmakta fayda vardır. Uzlaşma; Her ne kadar hukuksal düzenleme anlamında literatürümüze yeni giren bir olgu olarak karşımıza çıksa da, Türk toplumunun geleneklerinde, kültüründe hatta genetiğinde olan, yabancı olmadığımız bir çözüm yöntemidir. Hatta gerek bireyler arasında ve gerekse toplumsal problemlerin çözümü noktasında yakın zamana değin kentleşmenin yoğun olarak yaşanmadığı, herkesin oturduğu yerleşim mahallinde birbirini tanıdığı, komşuluk ilişkilerinin yaşandığı yakın geçmişimizde, problemlerin çözümü mahalle tarafından herkesin sevip saydığı, sözünün dinlendiği, bir işe girişileceği zaman danışıldığı saygın kişiliklerince çözülürdü. Bir nevi gönüllü uzlaştırmacı olan bu kişilerin çözümü bütün taraflarca kabul edilir, anlaşmazlıklar ihtilaflar sulh yoluyla hallolurdu. Kim bilir, belki de şehirleşmenin toplumsal kültürümüze en büyük zararı, bu toplumsal dokunun zedelenmesi, bireyselleşme olmuştur.

Uzlaşmanın Türk kültürü açısından ilk örnekleri, Dede-korkut hikayelerinde “Dede-korkut” karakteri ile karşımıza çıkar, Türk toplumsal yaşamı ve kültürünün önemli bir eseri olan bu destansı hikâye karakteri, Dede-korkut; tarafları uzlaştıran, sorunları sulh yoluyla çözen, barıştıran, nasihat veren rolü uzlaştırmanın türk gelenek ve göreneklerindeki izdüşümleri, belki de ilk örnekleri sayılabilir.

Yine, Türk aile yapısı incelendiğinde de, özellikle aile içerisindeki problemlerin çözümünde, aile büyüklerinin devreye girdiği, sorunların çözümü noktasında aile içerisindeki taraflarla bir araya gelerek, tarafları yan yana getirerek   sorunların ortadan kaldırıldığı hepimizin kendi ailesi içerisinde tanık olduğumuz örnekler değil midir?  Bu bağlamda toplumsal bağların kentlere göre daha güçlü olduğu kırsal yaşamda özellikle dini kimliği olan büyükler veya herkesçe sözüne, doğruluğuna inanılan bir nevi akil/emin insan hüviyetindeki kişilerde taraflar arasındaki problemlerin çözümünde devreye girebilmektedir. Özellikle kırsal alanda/ köylerde karşılaştığımız bu durum, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı köyün ileri gelen saygın kişilerin arabuluculuğu ile çözüme kavuşturulması örneğinde karşımıza çıkmaktadır.

Kimi zaman, dini bayramlar gibi toplum kültürümüz açısından önem taşıyan özel günlerde uzlaştırma sürecinde sorunların çözümü noktasında önemli bir yer teşkil edebilmektedir. Bu özel günlerde taraflar bir araya getirilmekte, aralarındaki sorunlar toplum ileri gelenlerinin öncülüğünde barışçıl bir şekilde sonuçlandırılabilmektedir.

Sonuç olarak uzlaşma/uzlaştırma kavramı, hukuki literatürümüze yeni giren bir olgu olmasına karşın, problemlerin çözümü noktasında Türk toplumuna çok uzak bir yöntem değildir.  Hatta toplum içerisinde uygulaması ve pratiği olan bir uygulamadır denilebilir. Belki de, Türk hukuk sisteminde kısa bir geçmişe sahip olmasına karşın büyük bir başarı göstermesinin altında bu gerçeklik yatmaktadır. 


UZLAŞTIRMACI Serkan HORUZ

serkanhoruz.blogspot.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder